(Giriş)
Rüzgar dindi.
İşte , bir Türk filmi daha sonuna geldi. Çocuklar çoktan uyumuşa benziyor.
Beyazperdenin önünde genç bir adam acı ile gözünde biriken yaşları temizliyor.
Az önce bir prensesi öldürdüler. ‘Son’ yazısından birkaç dakika önce adresi
meçhul bir mektubu ona da dinlettiler.
“Çocuklarımın babası” diye başlıyordu. “Tüm beklentilerimin , umutlarımın
bir de bu kadının kocası...” diyordu. Bir gün ona şiirlerini okuyacaktı.
Satır aralarında , gözyaşlarında yanağını ıslatacaktı. Devamında “Sen ağladığında
, hiç beklemeden , hiç utanmadan ben de ağlayacağım” yazıyordu. “Bugünler
geçecek elbet. Bize ait pek çok şeyi de beraberinde götürecek. Sen farkında
olmayacaksın ama önümüzde temiz bir sayfa belirecek. Seni sevdim ,seviyorum.
Bilmiyorsun.
...olsun” diye devam ediyordu.
Onu bulacakmış. Üstelik bulduğunda diğerlerine yaptığını ona yapmayacakmış.
“İnan seni bırakmayacağım...Nerdesin ya da kiminlesin? Bilmiyorum.
Ya şimdi hemen gel , ya da hiç gelme. Ben sana geleceğim. Seni senden ödünç
alacak , kendime döneceğim “diye bitiriyordu.
O, filmin işte en çok bu anına vurulmuştu. Aradığı kadını beyaz perdede
şekli meçhul bir seste , ‘son’ yazısından birkaç saniye önce bulmuştu.
Durdu.
Çıkış yoktu.
Kalbini onun kalbine nişan aldı.
...ateşledi.
Kalbi hedefine ulaşmadan son bir cümle beyaz perdede belirdi.
“Hayat güzeldir. Birkaç küçük an , görkemli bir ‘aşk’a bedeldir.”
(Gelişme)
Gece sıcaktı.
Çok sıcak...
Günü , güneş yaktı , kavurdu. Karanlık , geceyi soğutmaya yetmedi.
Üzerinde düğmeleri açık nemli beyaz bir gömlek duruyor. Kan ter içinde.
Göz kapakları ağır , göz kapakları kapalı. Uyumak istiyor , uyuyamıyor.
Yaz gecelerinin o uçsuz bucaksız yıldızlarının aydınlattığı karanlıklarda
,ufacık bir huzur arıyor.
...bulmak zor.
Gecenin üçüne doğru bir sivrisinek vızıltısı gecenin sonsuz sessizliğini
yararak üzerine doğru geliyor , geçiyor , gidiyor...
...görmez , göremez , göremiyor.
İçi sıkıntılı.
“Bu gece hiç bitmeyecek , hayat hep böyle sürecek.”
İşte tam o an tedirgin bir rüzgar gecenin ötesinde bir yerden gelip
yanı başına demirliyor. Birkaç sessiz yaprak zarifçe kımıldıyor. Göremediği
sivrisinekler kaçıyor , gidiyor. Vızıltı bitti işte... Gömleği şöyle arkaya
doğru hafif bir hamle yaptı. Rüzgar vücuduna deydiği tüm tüyleri dimdik
etti. Ağır göz kapaklarını ağırca araladı. Kırmızıya kanat açan şarkının
sesi zaten açıktı. Yanında duran buzlu limonata dolu bardağı , rüzgarın
şerefine kaldırdı.
Sessizce kulağına fısıldadı.
“Hayat güzeldir. Birkaç küçük an , görkemli bir mutluluğa bedeldir.”
(Sonuç)
Soğuk geride kaldı. Bahar aylardır sessiz duran ağaçların dallarını
okşuyor. Mevsimler günlük koşuşturmalara aldırmadı , ilkbahar kışı kovaladı.
Kırgın adımları bitmeyecek ve yağan bu yağmur hiç dinmeyecek. Sırtında
taşıyamadığı gölgesi tüm ağırlığı ile iri damlaların arasında kurşuna tutuluyor.
Ardında bir karabasan mı var , adımları sık , çok sık...
Kalbi neden bu kadar hızlı atıyor , belli ki çok korkuyor.
Saçak altlarında yağmurun dinmesini bekleyenler , saygıyla ve farkında
olmadan onun , önlerinden geçişini izliyor. Damlalar birer gözyaşı gibi
yanaklarına süzülüyor.
Ne güzel...
Ağladığını kimse fark etmiyor.
“Bu yağmur hiç bitmese , şu saçak altında bekleyenler hiç gitmese...”
Oysa umulmadık bir anda kaldırım taşlarına düşen damlalar kesildi.
Yağmur dindi , bahar geldi.
Üzerinde şimdi bir gökkuşağı parıldıyor. Bir kedi gülümsedi az önce
, parlak bir yıldız , şimdi onun yüzünü şefkatle okşayan güneşin yanına
doğru kaçtı. Mavi gökyüzünde parlak bir iz bıraktı. Kulağında kilometrelerce
öteden gelen , yıllar önce duyduğu çocuksu bir ses yankılanıyor. Gözleri
görmediği uzak adalara ulaştı. Eyvah ! Hangarı boş bir gemi , güvenli sandığı
tehlikeli bir limana girdi. Yanından geçen kimdi , eski bir tanıdık selam
mı verdi?Zaman kaçtı. Hiç kimse fark etmedi.
Oysa , insanlar durdu , arabalar durdu , hayat durdu.
Yaşanmış , yaşanan , yaşanacak ne varsa arasından geçti.
...sessizce.
Gülümsedi.
Nereden öğrendiğini bilmediği , bir nakaratı tekrar etti.
“Hayat güzeldir. Birkaç umulmadık küçük an , tüm bir hayata bedeldir.”